İşte Cevaplarıımm :)

Cevaplarını ne kadar heyecanla okuduysam, sorularını da bir o kadar sevdim :) Geniş vakitte uzun uzun cevap verebilmek için geciktirdim biraz ama güzel cevaplar vereceğim söz ;)
İşte Benim Tatlı Hikayem'den gelen sorular ve cevaplarım :

1- Kitap yazdığını ancak basacak yayın evi bulamadığını belirtmişsin. Ben bir gün bu isteğinin yerine geleceğine inanıyorum. Kitabının konusu ve türü ne?


Kitabımı yazmaya çok ilginçtir ki aylık bir dergi okurken karar verdim. Dergide okuduğum bir yazıdan etkilenip başladığım yazım bir romana dönüştü.
Kitabım bir kadının çok sıkıntılı bir dönemden adım adım çıkışını anlatıyor. Önce kendi çabalarıyla ardından da arkadaşlarının desteği ve yardımıyla hayatında köklü değişiklikler yapıyor.

2- Bloğunu inceledikçe sinemayı çok sevdiğini anladım. Diyelim ki, izlediklerin arasından bir film var ve o film için şu cümleleri kuruyorsun: "Bir insanın beni tamamen anlayabilmesi (ya da aynı frekansta olabilmemiz veya beni tam anlamıyla tanıyabilmesi için) şu filmi izlemiş olması gerekir." diyebileceğin bir film var mı? Eğer film olmazsa, kitap da olabilir. Hatta bir karakter de...

Film için ben de tek bir film söyleyemeyeceğim maalesef çünkü tekrar tekrar izlediğim ve bu ben olmalıydım dediğim çok film var. Grease, Dirty Dancing, What Dreams May Come, The Notebook çoook ama çok sevdiğim filmler. Aslında ben filmleri birbirinden pek ayıramıyorum. Ya çok seviyorum ya da izlerken uyuyakalıyorum ;) İzlemediysen What Dreams May Come ve The Notebook'u şiddetle tavsiye ederim. Diğerlerini zaten duymuşsundur. Çok sulu gözlüyümdür. Ben bu ikisinde çok ağlarım hem de her seferinde. 
Kitap olarak da sadece onlarca defa okuduğum Çalıkuşu beni ifade eder herhalde. Çünkü aynen onun gibi karmaşık bir ruh yapısına sahibim :)

3- Mutsuz uyandığın sabahlarda ya da nedensizce mutsuzluk hissettiğin zamanlarda ne yaparsın?

Mutsuz uyandığım sabahlarda "yoo sabah olmuş olamaz!" diye kendimi kandırmaya çalışırım :) Saatle uzuuun bir bakışmamız olur ki belki yanlış gösteriyordur diye ciddi ciddi bakışırız. Maalesef gerçekle yüzleştiğimde de Nuray Sayarı'dan öğrendiğim aynanın karşısına geçme işlemini uygularım. Şöyle ki;
Aynanın karşısına geçiyorsun ve kendi kendine gülümseyerek; "Ben bugün çok mutluyum, çok güzelim, çok iyiyim, ... " vs demeye başlıyorsun. Bir süre sonra yaptıkların o kadar komiğine gidiyor ki gülmeye başlıyorsun ;) Ve işte artık mutlusun :))) 
İşin aslı gerçekten kendi kendime "İyisin Sinem, hadi Sinem, Mutlu ol Sinem, bak çiçek , bak böcek" gibi şeylerle kendime güç depoluyorum. 

4- Okuduğun kitaplardan ya da izlediğin filmlerden çok sevdiğin bir kötü karakter oldu mu hiç? (Örneğin, Dexter gibi...)

Olmadı. Hatta kötü karakterlerle hiç anlaşamam. Diziyse dizi bitene kadar, filmse film boyunca ondan nefret ederim. O kadar ki, hele bir de, rolünü çok iyi oynamışsa, iyi bir rol oynamadıkça erkek ya da kadın resimlerini görmek bile istemem. 

5- Hayatında sürekli tekrarladığın ve ders almadığını düşündüğün hataların var mı? Bazen bu hatalarınla gurur duyuyor musun?

Hayatımda yaptığım hiçbir şeyi hata olarak değerlendirmek istemiyorum aslında. Tabii bunu gel de başkalarına anlat. Eğer bir şeyi istiyorsam yapıyorum. Sonucu kötü olursa yapacak bir şey yok olmuş ve bitmiştir. İyi olursa da yanıma kar kalır gibi bir mantığım var. Ama aramızda kalsın bunu anneme bir türlü kabul ettiremiyorum. (Umarım burayı okumuyordur ;) ) Ben kendim için yaşıyorum. Başkaları ne der diye değil. Yani sorunun ne kadar cevabı olur bilmiyorum ama yaptığım her şeyle gurur duyuyorum.

6- Ankara'da yaşadığını okudum. Ankara'yı sevmek için üç neden sorsam, cevapların neler olur?

Birincisi Ankara doğumlu olmam. Her zaman kendimi buraya aitmişim gibi hissetmeme yol açıyor. Mesela Kızılay Meydanı'na gidip bir an duraksayıp şöyle bir etrafı seyrettiğimde içimde anlam veremediğim bir kıpırtı, bir heyecan oluyor. 
İkincisi evet denizi yok ve ben Samsun'da büyümüş biri olarak denizi çok arıyorum ama buradan ülkemin istediğim her yerine her an çabucak gidebilme imkanına sahibim. İster deniz kıyısı ister doğusu, ister batısı. YHT'lerin bitmesini de sabırsızlıkla bekliyorum. Mesela İzmir 3 saate düştüğünde sabah git akşam gel olabilir neden olmasın ;)
Üçüncüsü ise kendimi Türkiye'nin kalbinde gibi hissediyorum. Ayrıca Anıtkabir'in çok yakınındaki evimle kendimi Atatürk'e de çok yakın hissediyorum. Bu da beni çok heyecanlandırıyor. Ülkemizde olanlar malum. Ben bunaldıkça Anıtkabir'e gider derin bir nefes alır ve "Ohhh!" diye bırakır, rahatlar eve geri dönerim. (Pek normal bir davranış değil sanırım. Şimdi yazınca garipsedim.)

7- Bunu bir Akrep olarak soruyorum : ) Altıncı hissin kuvvetli midir? Bu konuda paylaşmak istediğin bir anın var mı? İnsanlar hakkında gözlemlerin ve hislerin genellikle doğru çıkar mı? 

Senin de Akrep olduğunu öğrenmek sana daha çok ısınmama neden oldu çünkü ben burcuna adeta tapan biriyim. Altıncı hissim kuvvetlidir. Evet böyle bir anım da var maalesef. Dedemin vefatını finallerim dolayısıyla ailem benden saklamıştı ama ben içimdeki sıkıntı dolayısıyla ısrarla anneme her şeyin yolunda olup olmadığını sorup duruyordum. En sonunda cenaze sonrası Antalya'dan Samsun'a dönerlerken Ankara'ya gelip durumu anlatmışlardı. Bu hiç unutamadığım bir an.
İnsanlar hakkında gözlemlerim de çok ama çok küçük yanılsamalar dışında hep doğru çıkar. Birçok insanı bu konuda uyardığım ve dinlenmediğim olmuştur. Sonradan gelip, hiç söylememişim gibi, bana böyle böyle yaptı diye anlatırlar ben de onları dinlerim :)

8- "Haydi Sinem, hemen yeni bir ülke ya da şehir ve yeni bir meslek iste, ne dilersen dile senin olacak!" deseler, neler istersin?

Vallahi o kadar çok şey isterim ki arkasına bakmadan kaçarlarsa şaşmam :) Şehir ya da ülke seçemem. Ben ülkemi çok seviyorum ve farklı bir ülkede yaşamak bana çok uzak. Biraz milliyetçiyimdir. Ama bana su kenarında, deniz - göl - ırmak - dere hiç fark etmez, kocaman bahçeli bir ev versinler. Ben orada ekeyim biçeyim, el işleri, tasarımlar vs ler yapayım(tabii bunların malzemelerini isterim) sonra onları birilerine satayım öyle kendi kendime geçineyim. Sevdiklerim de yanımda olsun tabii. Başka bir şey istemem :) Çok mu oldu ki?

9-  Seni en iyi anlatan ya da bazen kendini çok iyi hissettiren, mottom diyebileceğin bir söz var mı? 

Maalesef yok ya da belki şimdi aklıma gelmiyor. Genelde iyi hissederim zaten durduk yere girdiğim bunalımlarım yoktur. Her şey tıkır tıkır gidiyorsa ben de mutluyumdur. Yalnız her kadın gibi zayıflamışsın, çok güzel görünüyorsun, hiç yaşını göstermiyorsun gibi cümleler beni de çok mutlu eder :)

10- Yaptığın en güzel yemek nedir?

Yaptığım çok güzel bir yemek yok ama kısırı güzel yaparım. Annemlere, kardeşime gittiğimde ısrar üzerine mutlaka bir kısır işine girişirim. Arkadaşlarım da isterler zaman zaman. Her şeyi orta karar yaparım ama :)) Herkes yer ama Vaaauuaavv! gibi ünlemler pek duymadım. Bir de poğaçalarda da iddialıyım.

11- Son olarak da, blog yazmanın olumlu ve olumsuz yanları neler?

Blog yazmak bir nevi günlük tutmak gibi bir şey benim için. Beğendiğim, sevdiğim her şeyi yazıyorum buraya. Kızdığımda da yazmak istiyorum ama o zaman dilimin ayarı olmuyor maalesef. Ondan annemden veto yedim. Kızgınken yazmıyorum :) Tüm bunları yazarken benzer zevkleri olan insanlara ulaşabilmek, sesini duyurabilmek, birilerinin dikkatini çekebilmek yanında gelen artılar oluyor. 
Hiç ama hiç tanıyamayacağın insanlarla tanışma imkanın doğmuş oluyor. Zaman zaman ilginç tesadüfler yaşanıyor.
Gerçekten beğenilirsen buradan para kazanabilecek duruma bile gelebiliyorsun. 
Olumsuz diyebileceğim pek bir şey yok ama bazen hiç canı yazmak istemiyor insanın. Belki herkes için geçerli değildir ama ben bunu kendime sorun ediyorum :) Burayı boşlamak istemiyorum. Çünkü kendime bazı hedefler belirledim. Yazmadığım zaman kendi kendime sıkıntı yapıyorum yani. 
Bir de bizzat yaşamadım ama bu ara çok duyar oldum; bazı popüler bloggerlar burnu büyüklük yapıp bizim gibi yenilere ters davranıyorlarmış. Bu tarz bir şey yaşarsam da büyük problem yaşarım herhalde. Dilerim o tarz bir muameleye maruz kalmam. 

En sonda yazdığın güzel dileklerin için de teşekkür ederim. Her gün yazmaya çalışıyorum. Gerçekten ancak öyle birilerine ulaşılabiliyor. Sen de sakın vazgeçme. Tam gaz devam :) Soruların çok güzeldi ama biraz uzun cevaplar verdim sanırım. Sabırla oku olur mu? 
Tanıştığımıza çok memnun oldum. Artık çok sıkı takipçinim.

Görüşmek üzere, 
Sinem

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.